T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı

Dünya Erozyonla ve Çölleşme İle Mücadele Günü

Yayın Tarihi : 17.06.2020

          1994 yılında Birleşmiş Milletler tarafından alınan bir kararla 17 Haziran tarihi Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü olarak ilan edilmiş ve her yıl tüm dünyada ve bizde toprağın önemine vurgu yapan çeşitli etkinliklerle kutlanmıştır. İl Müdürümüz İbrahim SAĞLAM konuyla ilgili bir açıklama yaparak şunları söylemiştir:

           "Çölleşme küresel bir sorundur ve ekonomik kaynaklar üzerinde büyük bir yüktür. Çölleşme, en basit ifadeyle insanların sebep olduğu bir problem olup toprağın çok fazla ve bilinçsiz kullanımından kaynaklanır. Daha geniş tanımlamasıyla ise; iklim değişiklikleri ve insan faaliyetleri dâhil olmak üzere, muhtelif aktörlerin etkisi altında toprağın doğal özelliklerini yitirmesi veya en kısa anlatımıyla 'toprağın aşınması' olarak izah edilebilir. 

           Ülkemiz ekolojik çeşitlilik ve tabiat varlıkları bakımından oldukça zengin topraklar üzerindedir. Bu zenginliğin ve mirasın kıymetini bilerek bu mirası gelecek kuşaklarımıza daha da geliştirip zenginleştirerek aktarmak için var gücümüzle çalışmalıyız. Birleşmiş Milletler (BM) Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi'nin (UNCCD) imzalandığı 1994'ten beri çeyrek asrı geride bırakırken, bu süreçte ülkeler bir araya gelerek pek çok çalışma yapmış ve taraflar konferanslarında kritik kararların altına imza atmıştır.

           Türkiye son 17 yıldaki çalışmalarıyla çölleşme ve erozyonla mücadelede büyük adımlar atmış, önemli mesafe almıştır. Cumhurbaşkanlığımızın himayelerinde başlatılan Ulusal Ağaçlandırma Seferberliği ile bugüne kadar yaklaşık 5 milyar fidan toprakla buluşturulmuş ve 2023 hedefi olarak rakamın 7 milyar fidana çıkarılması amaçlanmıştır. Sadece geçtiğimiz yıl Milli Ağaçlandırma Günü ilan edilen 11 Kasım'da Geleceğe Nefes Kampanyası ağaçlandırma seferberliği ile de Türkiye çapında 11 milyon üzeri fidan toprakla buluşmuş, bu anlamda bir de dünya rekoruna imza atılarak Guinness'e iz bırakılmıştır.

          Elbette tek seferlik değil, ömrümüz oldukça bu bilinçle hareket edecek, gelecek nesilleri de bu yönde eğiterek; aldığımız mirası, Ecdat kanıyla sulanmış bu toprakları devraldığımız gibi hatta daha da iyi bırakacağız. Dolayısıyla çok geç olmadan, araziler üretkenliğini tamamen kaybetmeden önlemlerimizi almak zorundayız. Bu önlemleri alırken de sadece kendi topraklarımızı değil küresel olarak tüm toprakların korunması gerektiği ilkesi ile bütüncül bir bilinçle hareket etmeliyiz.

          Türkiye'de 1970'li yıllarda erozyonla denizlere, göllere ve barajlara taşınan toprak miktarı yılda 500 milyon ton iken, son yıllarda yapılan çalışmalarla bu miktarın yılda 154 milyon tona düşürüldüğünü düşürülmüştür. Bakanlığımızın da açıkladığı üzere hedefimiz 2023 yılında akarsularla denizlere taşınan toprak miktarını 130 milyon tona düşürmektir. Son 17 yılda yapılan ağaçlandırma, erozyonla mücadele ve iyi tarım uygulamalarıyla taşınan toprak miktarı 72 milyon ton azaltılmış olup bu miktar yaklaşık 30 bin futbol sahası büyüklüğünde bir alana karşılık gelmektedir. Bir başka ifadeyle yaklaşık 300 bin dekarlık bir tarım arazisinin kaybı önlenmiştir.

          Türkiye son 17 yılda, 5,2 milyon hektar alanda yapmış olduğu çalışmalara ilave olarak; arazi tahribatının dengelenmesi hedefleri kapsamında, 2030 yılına kadar 1,5 milyon hektar alanda ağaçlandırma ve erozyonla mücadele, 750 bin hektar mera ıslahı ve 2 milyon hektar tarım alanını ıslah etmeyi hedefliyor. Zira aksi halde, toprağın yok edilmesinin; başta gıda kıtlığı, açlık, göç, işsizlik, yoksulluk, savaş ve istikrarsızlık olmak üzere çeşitli toplumsal sonuçlarıyla yüzleşmek kaçınılmaz olacaktır

           Dolayısıyla, her yıl 24 milyar ton verimli toprağın kaybedildiği dünyamızdaki 1 milyardan fazla insanı sosyal, çevresel ve kültürel açıdan doğrudan etkileyen bu mevzuda, tabii kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve gıda güvenliğinin sağlanması için küresel ölçekte çölleşme ve erozyonla mücadele edilmesi bir zorunluluktur. Bugün kurak alanlarda meydana gelen tahribat, gelişmekte olan ülkelerin gayri safi milli hasılasına yılda yüzde 8'lik düşüşe yol açacak önemdedir.  Bizler bu durumu acilen tersine çevirmek mecburiyetindeyiz.

           Zira toprağı korumak, ıslah etmek ve daha iyi kullanmak suretiyle sadece tarımsal üretimi veya tarımsal geliri artırmakla kalmaz; az önce de bahsettiğimiz gibi zorunlu göçü azaltabilir, gıda güvenliğini artırabilir ve ekonomik büyümeyi teşvik edebiliriz. Bu bağlamda topraklarımızın hak ettiği değerin verildiği ve gelecek nesillere bırakacağımız bu en önemli mirasın her karışının korunduğu bir bilincin artarak sürmesini diliyorum." dedi.